Bu içeriği 6 dakikada okuyabilirsiniz.
Yeniçeri Ocağının Kaldırılması
15. ve 16. yüzyıllarda Osmanlı'nın başında dirayetli padişahlar olduğu için bir kaç istisnai olay dışında yeniçerilerle ilgili herhangi bir sorun yaşanmamış ve I. Murat zamanında konmuş olan mutlak itaat usulü sayesinde disiplin bozulmamıştı. Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman'a kadar padişahların ordularının başında bulunmaları ve en ufak yolsuzluklarına bile göz yummamaları yeniçeri ocağının devrin en modern, düzenli ordusu olarak devam etmesini sağlamıştır. Bu döneme kadar büyük yararlıklar gösteren yeniçeri ocağının çözülmeye başlaması 16. yüzyıl sonlarında, III. Murat döneminde başlar.
Bu sırada Avrupa'da zaman içinde savaş teknolojileri gelişmiştir. Osmanlı'nın da buna uyum sağlamak için daha fazla tüfekli piyade askerine ihtiyiacı olmuştur. Ocağın artan asker ihtiyacını devşirme usulüne gröe değil, kanunnamelere aykırı olarak devşirme olmayan, çeşitle meslek gruplarında kimseler alınmaya başlanır. Yeniçeri ocağı profesyonel askerlerden oluşan bir teşkilat iken, bir zaman sonra çeşitli meslekleri icra eden ve kışlalarına sadece maaş almak için uğrayan insanlarla dolu bir yer haline gelmeye başlar. Bu konu birçok yüksek dereceli devlet görevlisi tarafından da kötüye kullanılmış ve bazı devlet görevlileri kendi hizmetkârlarını yeniçeri ocağına yazdırarak bu sayede hizmetkârlarının giderlerini bedavaya getirmeye başlamışlardı.

Savaş zamanı yeniçeri ocağına mensup askerlerin birçoğunun sefere gitmeyip, kadı asker, vezir ve devlet görevlilerinin hizmetlerinde bulunması, düşman karşısında çarpışan diğer yeniçerilerin de gayretini kırıyordu. Ayrıca herhangi bir sebeple ocaktan çıkanların yeniden ocağa alınmaya başlamaları da yeniçerilerin kanunlarına vurulmuş önemli bir darbeydi. Böylelikle en parlak dönemlerinde 20.000 kişiyi geçmeyen yeniçeri ocağının asker sayısı kağıt üzerinde günbegün artarak 19. yüzyılın başında 100.000 kişiyi geçmişti.
17. yüzyıldan itibaren ocağın kanunnamelerinin bir tarafa bırakılıp yerlerini yeni geleneklerin alması, yeniçeri ocağını devletin temel dayanağı olmaktan çıkarmıştı. Her saltanat değişikliğinde yeniçerilere dağıtılan cülus bahşişi de zamanla yozlaşmış ve padişahlarla yeniçeriler arasında adeta bir pazarlık konusu haline gelmiştir.
Yavuz Sultan Selim'in istisnai olarak sadece bir yeniçeri için vermiş olduğu evlenme müsaadesi,sonraki yıllarda suistimal edilerek yeniçerilerin evlenmesine olanak sağlar hale gelmiştir. 17. yüzyılın başlarında artık yeniçeriler arasında evlilerin sayısının arttığı, kışlalarında yatmak yerine evlerinde yattıkları, evlenen ve çocuk sahibi olan yeniçerilerin sadece ulufe ile geçinememesinden dolayı askerlik dışı işlerle uğraştıkları ticaret ve esnaflık yapmaya başladıkları sık görülmektedir.
Önceki dönemlerde kışlalarında oturan ve sürekli talimlerle kendini geliştiren yeniçeriler artık "talim gavur işidir" deyip, talim yapmadıkları ve yeni gelişen askeri uygulamaları kabul etmedikleri için savaşlardaki etkinlikleri giderek azalmaya başlamıştır. Aslında Kanuni döneminde, Anadolu'da ve İmparatorluğun diğer bölgelerindeki önemli şehirlerde kurulmaya başlanan yeniçeri garnizonları da sonradan disiplinin kaybolmasına neden olan unsurlardan biri olmuştur. Buralarda bulunan yeniçeri birlikleri zamanla merkezi otoritenin denetiminden uzakta, o bölgelerde idareyi ele geçirmişler, disiplinsiz, itaatsiz ve başlarına buyruk davranarak, kadın kaçırma, tüccar ve esnaftan haraç alma gibi kamu düzenini bozan faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardı. Bunun sonucu olarak halkta yeniçerilere karşı olumsuz bir hava oluşmaya başlamış ve taşradaki yeniçerilerin zulmünden bıkan halk, onlara karşı yer yer isyan eder olmuştur.

Aslında ocaktaki bu çürümeyi 1618 yılında tahta çıkan II. Osman görmüş ve çareler aramaya başlamıştı. 14 yaşında padişah olduğu için Genç Osman olarak da adlandırılan zeki, iyi tahsil görmüş ve devletin ıslahına ilişkin gerçekleştirmeyi düşündüğü hedefleriyle tanınmış genç padişah, reformlara bozulmaya yüz tutan "Kapıkulu Ocakları"ndan başlamak istemişti. Yeniçerilerin Lehistan seferindeki gayretsizliğini gören, Genç Osman, yeniçeri ocağını kaldırarak düzenli bir ordu kurmak için Halep, Şam ve Mısır Beylerbeylerine emirler göndererek yeni bir ordu kurmak üzere gizliden gizliye hazırlıklara girişmişti. Fakat durumu haber alan Yeniçeriler bir isyan başlatarak Padişahı tahttan indirdiler ve Genç Osman 20 Mayıs 1622 yılında yeniçeriler tarafından şehit edilir. Sonrasında IV. Murad döneminde IV. Murad'ın güçlü disiplini sayesinde yeniçeri ocağı zorla bir düzene kavuşturulmuş ise de bu durum kısa sürmüştür.

1658 yılına gelindiğinde yeniçeri ocağı tüm önemini kaybetmiş ve bir ayaklanma yuvası haline gelmişti. Saraydaki çeşitli gruplar arasındaki iktidar mücadelelerine alet oldular. Eskiden savaş meydanlarında gösterdikleri güçlü etkinliklerini artık idari üzerinde göstermeye başlamış, veziri azamlığa ve hatta padişahlığa istediklerini yerine getirecek siyasi güce kavuşmuşlardı.
Osmanlı'nın keskin kılıcı olarak tabir ettiğimiz bu ocak artık devletin kendi elini kesen bir kılıca dönüşmüştü. 18 yüzyılın ikinci yarısında ardarda uğranılan mağlubiyetler, imparatorluğu yeni arayışlara götürmüştür. III. Selim döneminde yeniçeri ocağına dokunulmadan Avrupa usulünde talimli asker yetiştirmek için harekete geçildiyse de, kendilerini tehlikede gören yeniçeriler ayaklanarak padişahı devirmiş ve bu girişimi de baltalamışlardır.

II.Mahmud dönemine gelindiğinde, yapılmak istenen yeniliklere ilk karşı çıkanlar yine yeniçeriler oldu. Yeniçeriler, II. Mahmud'un kendilerine alternatif olarak kurduğu talimli askerleri istemedikleri gibi bu ocağın kurulmasına sebep olanların kellesini istiyorlardı. Artık yeniçeri ocağı zorla ortadan kaldırılmadan, askeri alanda ve diğer sahalarda bir yenilik yapılamayacağı iyice anlaşılmıştı. Bunun üzerine II.Mahmud kılıcını kuşandı, ulemadan fetva aldı ve Sancak-ı Şerifi çıkartarak halkın desteğini topladı. Saraydaki cephanelikten silahlar çıkarılarak ahaliye dağıtıldı. 15 Haziran 1826 tarihinde II. Mahmud'un askerleri ve halk, isyan eden yeniçerileri kuşattı. Teslim ol çağrısına cevap gelmeyince kışlaları topa tutuldu. Tüm yeniçeriler öldürüldü. Kaçanlar yakalanarak bir kısmı idam edildi bir kısmı da Anadolu'ya sürüldü.
Bu olaydan sonra Yeniçerilikle ilgili her türlü hatıranın silinmesi için çaba gösterilmiştir. Yeniçerilere ait evrak ve defterler yakılmış, kışlaları yıkılmış, hatta İstanbul'da bulunan yeniçeri mezartaşlarının hemen hemen tamamı yok edilmiştir. Vaka-yi Hayriye olarak tarihe geçen bu olay sonrasında 360 yıl Osmanlı'ya hizmet eden ama artık devlete faydadan çok zararı dokunan bu ocak tarihe karışmış oldu.
Bu içeriği MasivaTurk.com sitesini kaynak göstererek kullanabilirsiniz. İçeriklerin; MasivaTurk.com sitesi kaynak gösterilmeden herhangi bir web sayfasında, sosyal
medyada ve görsel basında yayınlanması yasaktır. Ayrıntılı bilgi için Kullanım Koşulları sayfasını okuyabilirsiniz.
29.06.2016
Osmanlı çok uzun seneler hüküm sürmüş ve adaletli davranmış, herkes hayran. Yeniçeri Ocağının kaldırılmasının nedeni de haklı bir sebep.
Ele geçirilen ele başları sadrazam tarafından yargılanarak boğduruldu. Bir yerde okumuştum.
Osmanlı'nın kuruluş ve yükselme döneminde oldukça etkili olan bu birlik, duraklama döneminden itibaren ayaklanmalarıyla gündeme gelmiş ve sonunda kapatılmıştır. Bir bakıma kendi sonlarını hazırlamışlardır.
Yeniçeri ocağının bu şekilde halk ile yok edildiğini öğrendiğimde çok şaşırdım. Yeniçerilerin hepsi imha edilmiş.