Bu içeriği 6 dakikada okuyabilirsiniz.
Unutturulan Zaferimiz, Kut'ül Amare
29 Nisan 1916 ! Bu tarih yakın zamanlara kadar çok bir şey ifade etmezdi. Son yıllarda yeniden hatırlamaya başladığımız bu tarih I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale zaferinden sonra mağrur İngilizleri 2.kez mağlup ettiğimiz Kut'ül Amare savaşının 100. yıl dönümü. I.Dünya savaşının önemli muharebelerinden olmasına rağmen tarih kitaplarında pek yer almayan bu savaş, o dönemde "Hasta Adam" olarak tabir edilen Osmanlı'nın ordusunun, dönemin egemen gücü, "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" olan İngilizlere tarihlerindeki en utanç verici yenilgiyi yaşattığı bir savaştı.
Bu savaşın sonunda bir İngiliz ordusu, 1780'lerden sonra 135 yıldır ilk kez, tüm askerleri esir edilerek, kayıtsız şartsız esir olmuştu. İngiliz tarhçisi James Morris bu olayı, İngiltere askeri tarihindeki en aşağılık şartlı teslimi olarak tanımlamıştır.
Avusturyalı araştırmacı Doktor Dr. G. B. ise, İngiliz prestijinin, I. Dünya Savaşı'nda yediği en büyük darbe olarak yorumlamıştır.

Bu yenilgi İngilizler'de o kadar derin iz bırakmış olmalı ki, I. Dünya Savaşı sırasında savaş bakanı, II. Dünya Savaşı sırasında Başbakan olan ünlü İngiliz devlet adamı Winston Churchill ile II. Dünya Savaşı sürerken, "Türkler Almanların yanında savaşa girerse ne olur ?" diye sorduklarında, "Kut'un intikamını alma şansımız doğar" diye bir cevap vermiştir.
İşte İngilizlerin kanına bu kadar çok dokunmuş olan ve ülkemizde de 1916 yılından sonra "Kut bayramı" olarak askeriyede 1952 yılına kadar kutlanan bu önemli zafer NATO'ya girmemizle beraber İngilizlerin baskısıyla bu tarihten sonra bir daha kutlanılmadı ve tarih kitaplarından silindi. Herkese unutturulmaya çalışıldı. Aslında onlar bu günü hiç unutmadılar, ama bizlere unutturmayı başardılar.
I. Dünya Savaşının başlaması ile birlikte İngiltere ortadoğudaki petrol bölgelerine hakim olabilmek ve sömürgesi Hindistan'ın güvenliğini sağlayabilmek için Irak harekâtını başlattı.İngilizler kısa zaman içerisinde zayıf Osmanlı birliklerini yenerek Bağdat'ı ele geçireceğinitahmin ediyordu.Çanakkale yenilgisi ile itibar kaybeden İngiltere, bölgenin kalbi olan Bağdat'ı ele geçirmek suretiyle elde edeceği askeri zaferin bu itibar kaybını hafifleteceğini düşünüyordu. Sir Percy Cox, ordunun başında bulunan General Townshend'e, Bağdat'a girmenin siyasi olarak büyük önem arz ettiğini ve İstanbul'a girmek kadar büyük bir yankı uyandıracağını bildirmişti.
Osmanlı birlikleri başlangıçta, İngiliz birlikleri karşısında çok fazla varlık gösterememişlerdi. Ancak Nurettin Bey komutasındaki Osmanlı ordusu, 22-23 Kasım 1915'te, Bağdat'tan önceki son savunma noktaları olan, Selman-ı Pak Muharebesi'nde İngilizleri yenerek, geri çekilmeye mecbur bıraktılar. İngiliz ordusu, konum olarak savunmaya elverişli olan, Kut-ül Amare'ye çekilerek yardım kuvvetlerinin gelmesini beklemeye başladı. Osmanlı birlikleri 7 Aralık'ta Kut'u kuşattı. Ordunun başına da Nurettin Bey yerine, Enver Paşa'nın kendisinden 1 yaş küçük amcası olan, Mirliva Halil Paşa getirildi. İngilizler bu kuşatmadan çok fazla çekince duymuyorlardı. Kuşatmanın en fazla 1 ay süreceğini düşünen İngilizlerin, 2 aylık yiyecekleri, bol miktarda cephaneleri vardı. Ayrıca Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasında 2. bir orduda yola çıkarılmıştı. General Charles Vere Ferrers Townshend kuşatmayı yarmak için 14 ve 17 Aralık'ta 2 kez karşı saldırılarda bulundu. Ancak başarılı olamadı. Yardım için gelen General Aylmer komutasındaki orduda, 6 Ocak 1916'da yenilmiş, ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmıştı.
İngiliz ordusunun Kut'ül Amare'de kuşatılmış olması İngiltere'de büyük yankı uyandırdı. İngiliz yardım kuvvetleri ilerlemek için kayıplarına aldırış etmeden saldırılara devam ederken, Türkler önemli kayıplar verseler de İngilizlere bir türlü geçit vermiyorlardı. İngiliz ordusu, pek çok kez kuşatmayı yarmak için hücuma kalksa da, her seferinde daha ağır kayıplar vererek geri çekiliyorlardı.

Kuşatma gittikçe uzuyordu. Yiyecek malzemesi tükenen İngilizlere, karadan ulaştıramadıkları yiyecek malzemelerini, gemiyle nehir yoluyla ulaştırmayı denediler. Ancak açılan top atışı sonucu, gemi isabet alarak karaya oturdu. Kara ve nehir yolu ile ulaştıramadıkları yiyecekleri, havadan ulaştırmayı denemeye başladılar. İngiliz uçakları paraşütlerle Kut-ül Amare'ye yiyecek malzemeleri atıyordu. Ancak esen kuvvetli rüzgar, malzemelerin çoğunu Türk atlarına veya nehre düşmesine neden olmaktaydı.
Halil Paşa'nın teslim olma çağrılarına direnen Townshend'ın ordusunda hastalık ve açlıktan her gün yaklaşık 20 kişi ölmeye başlamıştır. Şehri kuşatan Türk birlikleri, yaklaşık 5 ay süren savaş boyunca, ne kuşatılmış birliklerin dışarı çıkmalarına, ne de kuşatılan birliklere yardım ulaştırılmasına izin vermiyorlardı. İngilizler artık açlıktan atlarını kesip yemeye başlamışlardı.

Sonunda General Townshend, 26 Nisan 1916 günü, Türklerle anlaşmak için görüşmelere başlamak zorunda kaldı. Görüşmede General Townshend'ın ellerindeki bütün silah ve cephaneyi teslim etmek, savaş boyunca Türk kuvvetleriyle bir daha karşılaşmamak ve 1 milyon İngiliz sterlini karşılığında İngiliz birliklerinin Kut ül Amare'yi terk ederek, Basra'ya doğru geri çekilmelerine izin verilmesini istedi.
Halil Paşa, kendisine yapılan bu teklifi derhal reddetti. İngilizler bu utançtan kurtulabilmek için teklif ettikleri para miktarını 2 milyon sterline çıkardılar. Ancak Halil Paşa, Türk hükümetinin silah ve paraya ihtiyacının olmadığını belirterek, bu teklifi de reddetti ve ayrıca İngilizlere, eğer 29 Nisan günü teslim olmazlarsa saldırıya başlayacağını da bildirdi.
29 Nisan sabahı, 2 İngiliz subayı Türk mevzilerine gelerek, General Townshend'ın koşulsuz olarak teslim olduğunu bildirdiler. Kılıç ve silahını teslim eden General Townshend'a Halil Paşa; "Bunlar şimdiye kadar sizindi, bundan sonra da öyle olacak" dedi ve silahını, kılıcını teslim almayı kabul etmedi.

29 Nisan 1916 tarihinde Kut'ül Amare'de İngiliz ordusu, 13 General, 481 Subay ve 13.300 Er'le birlikte Osmanlı kuvetlerine teslim oldu. İngiliz kuvvetleri 5 ay süren savaş boyunca 30.000 kayıp verirken, Osmanlı kuvvetlerinin verdiği kayıp 10.000'di.
Bu yenilgi, İngiliz basınında ve kamuoyunda çok büyük bir öfke uyandırdı. Bağdat'ı işgal etmek için yola çıkan İngiliz birliklerinin Kut-ül Amare'de topyekün esir düşmesi, İngiltere'nin büyük itibar kaybına yol açmıştı. Yenilgi nedeniyle önemli eleştiri ve soruşturmalara şahit olundu. Sorumlu görülen birçok General görevlerinden alındı.
Halil Paşa bu zaferden sonra Kut-ül Amare kahramanı olarak anılmaya başlanmış, 1934 yılında soyadı kanununun çıkmasından sonra, Mustafa Kemal tarafından kendisine "Kut" soyadı verilmiştir.

Bu çarpışmalarda şehit düşen askerler anısına, kasabada "Kut Türk Şehitliği" yapılmıştır. 1920 yılında inşa edilen şehitlik, etrafı duvarlarla çevrili büyük bir anıt biçimindedir.
Bu içeriği MasivaTurk.com sitesini kaynak göstererek kullanabilirsiniz. İçeriklerin; MasivaTurk.com sitesi kaynak gösterilmeden herhangi bir web sayfasında, sosyal
medyada ve görsel basında yayınlanması yasaktır. Ayrıntılı bilgi için Kullanım Koşulları sayfasını okuyabilirsiniz.
29.04.2016
Kut-ül Ammare'nin bu kadar göz ardı edilmesinin tek sebebi oradaki başarının arkasında Mustafa Kemal olmadığı için cumhuriyetçiler tarafından önemsenmemesi ve memleketimizdeki ingiliz hayranlığıdır. İngilizler darılmasın diye unutturulan tarihimiz...
kutul amare bizim kayıp tarihimiz bu güne kadar hiç duymadığımız bir savaşı natoya girince unutturmuşlar bugün yavaş yavaş uyanan osmanli sesleri bunu ortaya koyabildi.
Kutül amere hakkında bilgim yoktu. İngilizler için yüz kızartıcı bir savas olmus gibi gözüküyor.
Ben de bugün öğrendim bu zaferi. Önemi ise Osmanlı Devleti'nin son zaferi. Batıcılık akımı yüzünden bayram kutlanmaz hale geldi, günümüzde halen kutlanmasını isterdim.