Paralel Evren veya Çoklu Evren Nedir ?
İçinde bulunduğumuz zaman içerisinde uzay teknolojisi günden güne gelişmekte ve bize her geçen gün yeni bilgiler aktarmaktadır. İnsanoğlu, tarihinin her döneminde bilinmeyeni merak etmiş ve hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışmıştır. Geçmişte uzay ile çalışma yapan birçok bilim adamına, ya deli denmiştir, ya şizofren, ya da bir şekilde idam edilmişlerdir. Ama yaşanan bu olaylar hiçbir zaman insanoğlunun bilinmeze olan merakını köreltmemiş ve her geçen gün merakla öğrenme arzusu bu ateşi daha da körüklemiştir.
En son geldiğimiz noktada ise Mars'a gitme, orada koloni oluşturma planları yapmaktayız. Ancak Ay yolculuğu, Mars'a gitmek ya da gözlemleyebildiğimiz Evren hakkında araştırma yapmak bizler için ve gelecekte ulaşacağımız teknoloji için çok önemlidir. Mars'ta kurulacak koloni hakkında daha önce paylaştığım Mars ONE Projesi başlıklı konuyu inceleyebilirsiniz.
Birçok bilim adamı uzayda yaşam olabilecek gezegenleri, galaksileri, kara maddeyi, kara enerjiyi ve evrenin sonu nasıl olacak gibi olayların üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Bu bilim adamlarının dışında bulunan ve bilim adına teoriler üretip, ortaya koydukları teorileri kanıtlamaya çalışan bilim adamları da bulunmaktadır. Bu makalede, teori üreten bilimadamlarının yapmış olduğu çalışmalardan biri olan paralel evrenler teorisini açıklayacağım.

Paralel evrenler teorisinin temelini her ne kadar Albert Einstein atmış olarak görülse de, paralel evren tanımını ilk kez ABD'li fizikçi Hugh Everett tarafından ortaya atılmıştır. Her zaman duyulan ve hakkında konuşulan paralel evren nedir ?
Paralel evren konusunu anlayabilmek için string teorisine, yani sicim teorisine bakmak gerekmektedir. Sicim teorisi, kuantum mekaniğiyle Einstein'ın genel görelilik kuramını birleştiren teoridir. Bu teorinin ortaya atılmasının birçok nedeni vardır. Ama en önemli nedenlerden biri, Einstein'ın teorilerinin büyük patlama veya kara delikler içerisinde çökmesidir. Yani Einstein'ın denklemlerini kullanarak büyük patlama ve kara delikler hakkında bir yere ulaşamayız anlamına gelmektedir. Bu yüzden daha büyük bir teoriye ihtiyaç duyulması, sicim teorisinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Sicim teorisi, içinde bulunduğumuz evren gibi birçok evrenden oluşan, multi-verse denilen bir yapının olduğunu söylemektedir. Birçok evrenin olması da otomatikmen paralel evrenler teorisini ortaya koymaktadır. Paralel evrendeki hayat nasıl ? Aynı benliğimizle mi orada yaşıyoruz ? Yoksa bizlerden çok farklı bireyler olarak mı diğer evrenlerde bulunuyoruz ? Ya da bu sadece bizim kurguladığımız bir teori mi ?
Şuanda yazmış olduğum bu makaleyi okuyorsunuz. Belki de bir anda sıkılıp okumayı bırakacaksınız. Belki de işiniz çıkacak ve sonra okurum diyeceksiniz veya sonuna kadar okuyacaksınız ve paylaşacaksınız. Hayatın her saniyesinde, her yaptığımız olayda alınacak kararlardan binlerce seçim çıkarılabilir. Ama sadece bir tanesi seçilir. Şuan bu makaleyi okuma kararı aldınız, peki paralel evrendeki siz hangi kararı aldı ? Ya da şu şekilde örneklendirilebilir mi; önümüzdeki bir olay için 100 adet karar var ve alınan her karar sonrasında kalan diğer kararlar, sırasıyla diğer paralel evrendeki bizler tarafından alınmakta ve kararlar bittiğinde de başa dönülmekte. Tüm bu döngü ve her olayın karar sayısı da farklı olduğundan dolayı, tüm paralel evrenlerde alınan kararlar döngüsel şekilde değişmekte ve olaylar farklı mı gelişmekte ? diye kendi kendimize sormaktayız. Buraya kadar her şeyin normal olduğunu düşünülsün. Peki ilk karar alma hakkı hangi paralel evrende ? Biz kaçıncı sıradayız ? Biz gerçek olan mıyız ? Hepimiz mi gerçeğiz ? Bu noktada işler karışmakta ve anlatılanlar bu noktadan sonra teoriler üzerine kurulmaktadır.

Paralel evrenlerin birçok modeli olduğu söylenmektedir. Sırasıyla bu modelleri inceleyip, hangisi akla yatkın, hangisi mantıklı ya da hiç birisi mantıklı değil mi ? gibi sorulara cevap arayacağım. Paralel evrenler hakkında ortaya atılmış birçok modelleme vardır. Bu modellemelerin en ünlüsü de, Max Tegmark'ın ortaya attığı teoridir. Max Tegmark'a göre, paralel evrenleri 4 ayrı seviyede incelememiz gerekmektedir.
1. seviye paralel evren modelinde, bizler nasıl bir evren içerisindeysek ve kendi evrenimizi gözlemleyebiliyorsak, farklı yerlerde bizim evrenimiz gibi birçok evreninde olabileceğinin teorisidir.
2. seviyede ise evrenimizde aynı uzay-zaman içerisinde sonsuz sayıda bölgeler bulunabilir. Ancak birbirinden tamamen ayrılmış ve kopmuş durumda olan bu bölgelerde, bizim bildiğimiz fizik kanunları geçerli değildir ve her bölgenin kendine özgü fizik kaunları bulunmaktadır.
3. seviye evren modelinde ise kuantum mekaniği devreye girmektedir. Her planck(okunuşu:pılenk) zamanında ortaya çıkan ve evrenimizden farklı sonsuz boyutta evren modelidir. Hemen küçük bir not vermek gerekirse, planck zaman dilimi ışık hızında hareket eden bir fotonun, bir planck uzunluğundaki mesafeyi katettiği süredir ve ölçümü neredeyse imkansız olan en küçük süredir. 10-43 (on üzeri eksi kırküç) olduğu söylenmektedir. Planck uzunluğu ise en küçük uzunluk birimidir. Kısaca, 12 atto saniyede bir, sonsuz evren oluşmaktadır. Bu da saniyede 12 kentrilyon evren oluşuyor demektir.

4. seviye olarak sınıflandırılan evren modeli, bütün fizik yasalarına aykırı bir modeldir ve matematiksel bir evren hipotezidir. Tegmark, bu hipotezi kendisi bulmuştur. Bu seviye, farklı matematiksel yapılar tarafından tarif edilebilmektedir ve eşit bir evreni bizlere anlatmaktadır.
Günümüz bilim adamlarının hemen hemen tümü Tegmark'ın sunmuş olduğu 4 farklı seviye modelinden, 1. seviye modelini kabul etmektedirler. Paralel evrenler hakkında birçok araştırmacı ve bilimadımının ortaya koyduğu modellemeler de bulunmaktadır. Ama bugüne kadar kabul gören en mantıklı ve açıklaması kolay olan evren modelini ortaya atan kişi Max Tegmark'tır.

Üzerinde birçok bilim adamının çalışmalar yaptığı, hatta kuantum fiziğinin bile yeterli gelmediği, Einstein'ın tüm denklem ve teorilerinin çöktüğü paralel evrenler konusunda kesin konuşmak imkansızdır. Ancak paralel evrenler teorisi kuantum fiziği Einstein teorileri, sicim teorisi, matematiksel bir teori olan pertürbasyon teorisi ve son olarakta M kuramı ile birlikte yürütülerek anlaşılmaya çalışılmaktadır.
M kuramı, günümüzde her şeyin teorisine en yakın olan kuramdır. Sicim teorisi, proton ve nötronlardan oluşan temel parçacıkların ve evrendeki tüm gerçekliğin planck uzunluğundaki bir alanda, belli frekansta titreşen tek boyutlu sicimler olduğunu öneren teoridir. Bu titreşimler sonucunda evrenler oluşmaktadır.

Membrane(okunuşu:membıreyn) diye bilinen ama kısaca M kuramı denilen teori ise parçacıkların sicim olmadığını ve bir membrane gibi olduğunu ve farklı boyutlarda büzüştüğünü varsaymaktadır. Farklı boyutlarda büzüşen membrane parçacıkları 10. boyutu oluşturmaktadır. Oluşan bu boyutlarda bulunan membrane parçacıklarının büzüşmesiyle farklı evrenler ve evrenlerarası geçişlerde yapılabilmektedir.
10. boyutu ve orada bulunan evrenleri oluşturan membrane parçacıklarından farklı olan başka membrane parçacıkları da, 11. boyutu ve içerisinde evren diyemeyeceğimiz slackenuc(okunuşu:sıleğkın)ları oluşturmaktadır. Slackenuc, bizim bilmediğimiz ve oluşmuş olması muhtemel, yüksek boyutlarda farklı membrane parçacıklarının büzüşmesiyle ortaya çıkmış evren benzeri yapılara verilen isimdir. Ayrıca bu slackenuclar, 12. boyuta ulaşmayı sağlayan, anerk adı verilen geçişleri de oluşturmaktadırlar. Bilim adamları, anerklerin muhtemel tüm olasılıkları barındıran bir yapı olduğunu varsaymaktadırlar. Şuanda anlatmış olduğum sicim teorisi ve M kuramı ne ispatlanmıştır ne de çürütülmüştür. Üzerinde araştırmalar yapılmaya devam etmektedir.
Bahsettiğim yapılardan dolayı biraz kafa karışıklığı oluşmuş olabilir. Paralel evrenler varsa, biz bu paralel evrenlere nasıl ulaşırız ? veya nasıl iletişime geçeriz. Hatta nasıl paralel evrenlere yolculuk yaparız veya yapabilir miyiz ? Eğer sonsuz sayıda paralel evren varsa bunların bazılarında bizim yaşadığımız dünyanın ve hayatın benzerlerinin olması da muhtemeldir. Ancak başka boyutta bulunan paralel evrenlerle iletişime geçmek ya da oraya ulaşmak bizler için imkansızdır. En azından şuan için imkansızdır.

Paralel evrenlerde alınan kararlar oradaki hayatı şekillendirir ve düzen sağlar. Burada yatıp uyumak isterken, farklı bir evrende gece sokağa çıkıp, gezmek isteyebiliriz ve gece sokakta başımıza bir şey gelip hayatımızı kaybedebiliriz. Ancak paralel evrende olan biz, biz değiliz. Bizim benzerimizdir. Burada aldığımız kararlar, orada bize yada bizlere etki yapmaz. Orada alınan kararlar da bize etki yapmaz. Makalenin başında bahsettiğim üzere, sonsuz sayıda paralel evren ve sonsuz sayıda kararların alındığı biz benzeri varlıklar bulunabilir. Ya da hiçbir şekilde paralel evren olmayabilir. Paralel evrenler olsa da, olmasa da gerçek olan bir şey vardır; bizim burada olduğumuz, yaşadığımız ve bir şekilde hayatımız hakkında kararlar almamız gerektiğidir.
Paralel evrenlerin konu edildiği, Synchronicity ve Paralel Evren (Coherence) filmlerini izlemenizi öneririm.
Pararel evreni konu alan film ve tv dizilerinin de sayısı artmaya başladı. İnsanların ilgisini çekiyor.
Interstellar (Yıldızlararası) filminden sonra bende bayağı bir merak saldım bu zaman yolculuğu işine. Olmayacak gibi de değil yani.
Paralel evren teorisi aslında zaman yolculuğunun da mümkün olup olmayacağını belirleyen unsur
Kâinat çok geniş. 18 bin alemin olduğu söylenmekte ve biz sadece küçük bir dünyadayız ve uzaydayız. Paralel evren var mıdır, yok mudur, bunu bilmek mümkün değil.
İlginç bir yazı okudum. Her ne kadar örnekleme yapılarak anlatılsa da bazılarını biraz abartı buldum.
Artık uzay hakkında birçok bilgiye rahat ulaşabiliyoruz, paralel evren hakkında da bilgi sahibi olduk.
Merak ettiğim bir teoriydi teşekkürler.
Pararel evren olayı var mı yok mu bilemem ama filmlerde güzel yansıtıyorlar tavsiye ettiğiniz filmleri izlemeyi düşünüyorum.
paralel evren genelde filmlerde, dizilerde falan gündeme gelir ama bana sorarsanız evrenler var. Paralel mi, dikey mi onu tam olarak bilemem. Baya bir şey kainat, gördüğümüz dünya kadar küçük değil çok büyük.