Doğu Türkistan'ın Özgürlük Savaşçısı Osman Batur
"Bir gün biz kâfirleri yine çöllerin öbür tarafına atacağız. Sayıları Taklamakan Çölü'ndeki kum taneleri kadar olsa bile."
O gün hala gelmedi. Doğu Türkistan hâlâ Çin baskısı altında. Fakat bundan 75 yıl önce Türkler bu baskıya baş kaldırdı. Başlarında ise Asya'nın Kartalı Osman Batur vardı.
Asıl adı Osman İslamoğlu'dur. Kahraman anlamına gelen Batur ünvanı kendisine halkı tarafından sonradan verilmiştir. 1899 yılında çiftçi bir ailenin oğlu olarak Altay'ın Köktogay bölgesinde dünyaya geldi. Çocukluğunu at üzerinde göçebe Kazak hayatı yaşayarak geçirdi. Henüz 10 yaşına geldiğinde mükemmel bir binici, ayrıca iyi bir avcı olmuştu. Yaşıtlarına göre oldukça iri yapılı ve güçlüydü. 12 yaşında Çin'e karşı direnen Böke Batur'un ilgisini çekti ve Böke Batur bu çocuğu yanına aldı. Osman Batur burada savaş tekniklerini ve özellikle gerilla savaş taktiğini öğrendi.
Böke Batur'un Çinliler tarafından yakalanıp şehit edilmesinin ardından direniş yine başsız kaldı ve dağıldı. Bu olaydan sonra Osman Batur doğduğu topraklarda 40 yaşına kadar çiftçilikle uğraştı. Bu süre içinde Çin'in Türkler üzerindeki baskısı artarak devam etti. II. Dünya Savaşı'nın yaşandığı 1940'lı yıllarda bu baskı inanılmaz boyutlara ulaştı. Çinliler Türklerin içindeki önderleri ve büyük alimleri halkı örgütlememesi için katlediyorlardı. Bununla da yetinmeyip camileri bile yakıp, yıkmaya başlamışlardı. Çinliler yaptıkları zulme direnememesi için çıkarılan kanunla Türklerin elindeki tüm silahların toplatılmasına karar verdi. Osman Batur için bıçak kemiğe dayanmıştı. "Bugün silahımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silahımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa gelip alsınlar" diyerek dağlara çıktı.
Türklerin artık bir lideri vardı. Osman Batur'u dağlarda yalnız bırakmadılar. Tek başına başladığı bu mücadelede kısa sürede yanında 30.000 silahlı askeri oldu. 1941 yılında Çinlilere ve Ruslara karşı mücadeleye başlayan Osman Batur, bütün Altay topraklarını Doğu Türkistan'ın kurtarılmasını amaç edinmişti. 2 yıl sonra Osman Batur tüm Altay topraklarını Çinlilerden temizledi. 1943'de yapılan törenle Altay Kazakları'nın Han'ı ilan edildi. 1945 yılına gelindiğinde ise neredeyse bütün Doğu Türkistan Türklerin kontrolüne geçmişti. Çinliler bu işin viddiyetini görünce Osman Batur'un üzerine tanklarla, uçaklarla ve kendisinden 10 kat daha büyük bir orduyla saldırdı. 1949 yılında Osman Batur'un yanında artık sadece 3-4 bin kişi kalmıştı. Çinliler yaptıkları baskınlarla gruptaki bütün kadın ve kızları esir aldılar. Bu esirlerin içinde Osman Batur'un kızı Aspay'da vardı. Osman Batur, kendisinden kat kat büyük olan Çin ordusuna karşı hücuma geçti ve esir düştü.

Çeşitli işkenceler gördükten sonra at üzerinde dolaştırılarak teşhir edildi. Çin sokaklarında at üzerinde, elleri bağlıyken bile "ben ölebilirim ama dünya durdukça benim milletim mücadeleye devam edecek" diye haykırıyordu. Urumçi'de düzenlenen mahkeme ile Osman Batur'un önce kulaklarının, sonra ellerinin kesilmesine, ardından kurşuna dizilerek idam edilmesine karar verildi. Doğu Türkistan'lı yazar Abdurrahman Hacımelek, Osman Batur'un hayatını anlattığı makalesinde yakalandıktan sonra şehit edilişini şöyle anlatıyor: "Çinliler nişan almış bekliyorlardı. Osman Batur, "Allahuekber" dedi ve ardından kurşun sesleri geldi. Sanki namaz kılıyordu. Önce diz üstü düştü, sonra alnı secdeye vardı. Bir rütbe daha kazanmıştı: şehitlik!"

Dünya böyle şehitlerin yüzü suyu hürmetine ayakta duruyor.
Doğu Türkistan bizim kardeş diyarımızdır ve kahramlanlar çok çıkar. Zaten bizler de oralardan gelmeyiz. Tarihi bir kahramanı çok iyi şekilde bize anlattınız. Teşekkürler.