Dinozorlar Hakkında Her Şey
Günümüzden yaklaşık 250 milyon yıl ile 65 milyon yıl öncesi arasındaki dönem jeologların "mezozoik dönem" olarak adlandırdığı, ilk dinozorların ortaya çıkarak, sonrasında da dünyaya hakim olduğu dönemdir. Bu nedenle 186 milyon yılı kapsayan bu zamana dinozorlar çağı da denir. Bilim dünyası, dinozorlarla gerçek anlamda 19. yüzyılın ortalarında yaşayan İngiliz doğabilimci Sir Richard Owen'ın çalışmalarıyla ilgilenmeye başladı. Sir Richard Owen bu hayvanları, 1841 yılında, Yunanca "deinos" ve "saurus" anlamına gelen iki sözcüğün bileşiminden oluşmuş "Dinosaur(dinozor)" adıyla adlandırdı.
Bulunan fosiller sayesinde dünya üzerinde yaklaşık 850 civarında dinozor türünün yaşadığı anlaşıldı. Bu çeşitliliği oluşturan en önemli unsur ise mezozoik dönemin başlarında tek bir ana karadan oluşan dev kıtanın parçalanması sonucu kıtaların sayısının artması. Böylece her kıtadaki farklı iklim koşulları dinozorların farklı gelişmelerine neden olmuştur.

Bu hayvanların 160 milyon yıldan daha fazla bir süre dünyaya egemen olmalarının sırrı, her koşula kusursuz uyum sağlayabilmelerinin bir sonucuydu. Ayrıca çok güçlüydüler ve kendilerinden başka canlı türlerine yaşam hakkı tanımıyorlardı. Yumurtlayarak ürüyorlardı ve yumurtalarının kabukları çok sertti. Bu nedenle kolay kolay zarar görmüyor ve çok fazla yavruları oluyordu. Devasa büyüklüklerine rağmen yumurtalarının büyüklüğü en fazla 35-40 cm arasındaydı.
Arka ayakları üzerinde durabilecek, hatta hızlı koşabilecek bir anatomik bir yapıya sahiptiler. Etobur dinozorların kol yerine kullandıkları küçük pençeleri, avlarını tutmaya, bazen de kavga sırasında rakibine zarar vermeye yarıyordu. Ayrıca uçabilen türleri de vardı. Bir kertenkeleden daha çok bir kuşu andırıyorlardı. Aynı zamanda soğuk iklim koşullarına adapte olmuş tüylü birçok dinozor türü de keşfedilmiştir.

Bazı türler hem karada hem de denizde yaşayabiliyordu. 3 metre boyundaki Plesiosaurus, 15 metre uzunluğundaki Liepleurodon ve 14 metre uzunluğundaki Elosmosaurus bu deniz sürüngenlerinin en ünlüleriydiler. 2006 yılında keşfedilen ve Predetor-x ismi verilen bir deniz sürüngeni 15 metre uzunluğunda, 45 ton ağırlığındaydı ve denizlerde rakipsizdi.
Otobur dinozorların bazıları dört ayak üzerinde de yürüyebiliyorlardı. Birçok araştırmacıya göre dinozorlara bu üstünlüğü ayak yapıları sağlıyordu. Öteki sürüngenler kenarlara doğru yayılmış ayaklarla yürümek zorundaydılar. Bu da ciğerlerine yeteri kadar hava alıp vermelerini engelliyordu. Oysa dinozorlar gövdenin altındaki düz ayakları sayesinde dik durabiliyorlar, böylece hem koşup, hem de nefes alabiliyorlardı. Bunun sonucunda da çok hızlı hareket edebiliyor ve uzun süre bu duruma dayanabiliyorlardı. Yine bu özellikleri nedeniyle, zamanla ön ayaklarını birer saldırı ve savunma silahına, hatta giderek kanatlara dönüştürmüşlerdir.

Çok iri, hantal yaratıklar olduğuna dair yaygın kanının aksine her boyda dinozor mevcuttu. Uzunluğu 25, ağırlığı 70 ton olan Brachiosaurus da bir dinozordu, bir güvercin büyüklüğünde olan Epidexipteryx de.
Bilinen dinozorların %40'ı mezozoik dönemin son 15 milyon yılında, yani 80 milyon yıl önce ortaya çıkmıştır. T-Rex gibi pek çok ünlü dinozor da bu dönemin canlıları arasındaydı.
En Ünlü Etobur Dinozorlar
Tyrannosaurus – Rex (T-Rex): Dinozorların kralı olarak isimlendirilir. 90-65 milyon yıl önce egemen olan bu yırtıcı kuzey Amerika'da yaşamıştı. Boyu 14-15 metre, yüksekliği de yaklaşık 6-6,5 metre olan bu olağanüstü dinozor, karadak en yırtıcı dinozordu. Kafatasının uzunluğu 1,5 metreden fazlaydı. Ağırlığı ise 5 ile 7 ton arasında değişiyordu. Dişlerinin uzunluğu yaklaşık 20 cm civarındaydı.
Allosaurus: Oldukça geniş bir yayılma alanı vardı. Kuzey Amerika, Afrika, Avustralya ve Çin'de fosilleri bulunmuştur. Uzunluğu 9 metre, yüksekliği de 3 metre civarında olan bu yırtıcı, 160 ile 140 milyon yıl önce yaşamıştır.
Giganotosaurus: Güney Amerika'nın tartışmasız en büyük yırtıcısıydı. T-Rex'in Güney Amerika temsilcisi de denilebilir. 90 ile 65 milyon yıl arası yaşamış olan bu yırtıcının uzunluğu 13 metre, yüksekliği 5-6 metre, ağırlığı ise 7-8 ton civarındaydı.
Tarbosaurus: T-Rex'in Moğolistan ve Çin versiyonu olan bu olağanüstü yırtıcı T-Rex ile aynı dönemde ama farklı coğrafyalarda yaşamış. Uzunluğu 10 ile 12 metre, ağırlığı ise 5 ton civarındaydı.
Carnotaurus: Diğer yırtıcı dinozorların genellikle ibikleri olurdu. Carnotaurus'un ise iki boynuzu vardı. 90 ile 65 milyon yıl önce Güney Amerika'da yaşamış olan bu dinozor, 7-8 metre boyunda ve 3-4 metre yüksekliğindeydi.
Spinosaurus: Bu tür 95 milyon yıl önce Kuzey Amerika'da yaşamış olan en büyük yırtıcı dinozordur. Kısa bir süre öncesine kadar T-Rex'in en büyük yırtıcı dinozor olduğu düşünülüyordu ama son bulgular Spinosaurus'un T-Rex'ten daha iri olduğunu gösteriyor. Kafatasının uzunluğu 2 metre, boyu 17 metreydi. Yani T-Rex'den 3-4 metre daha uzundu. Ancak onun kadar iyi bir avcı olduğu söylenemez. Aslında Spinosaurus daha çok suda avlanan, çok sıkıştığı zaman karada avlanmayı tercih eden bir yırtıcıydı.
Velociraptor: En hızlı etobur dinozor denilebilir. 90 ile 65 milyon yıl önce yaşamış, boyu 1,5 metre, ağırlığı ise 300-500 kilogram arasında değişen bir yırtıcıydı. Gruplar halinde avlanıyor, avlarını yakalamak için taktikler geliştiriyorlardı. Böylesine yırtıcı dinozorlarla aynı dönemde yaşayan otobur dinozorların yaşam koşulları çok zordu. Bir kısmı kaçarak kurtulurken daha yavaş olanları ise farklı savunma sistemleri geliştirmişlerdi. Yırtıcı dinozorlar da daha çok sürünün en zayıf ve yaşlı olanına saldırdıkları için kendiliğinden bir doğal ayıklama sistemi de gelişmişti.

En Ünlü Otobur Dinozorlar
Stagosaurus: 140 milyon yıl önce yaşayan bu dinozorun özel bir savunma sistemi vardı. Uzunluğu 9 metre, ağırlığı ise 2 ton olan bu dev dinozorun sert zırhı ve kuyruğundaki dikenlerii sayesinde kendini koruyabiliyordu.
Ankylosaurus: 70 ile 65 milyon yıl önce yaşamış olan bu otobur'un uzunluğu 7-10 metre, ağırlığı ise 5-7 ton civarındaydı. En büyük düşmanı T-Rex'den kuyruğunda bulunan büyük topuzu sayesinde kurtulabiliyordu. Topuzu en büyük silahıydı.
Brachiosaurus: Uzunluğu 25 metre, ağırlığı 70 tona kadar çıkabilen bu tür tüm dinozorlar içinde en büyük dinozordur. 150-130 milyon yıl önce yaşayan bu dev, ağaç yapraklarını yiyerek yaşıyordu.
Bazı otobur dinozorlar ise günümüzdeki gergedanlara benziyorlardı. Sert zırhları ve kafalarındaki boynuzları sayesinde avcılardan kurtulmayı başarabiliyorlardı. En son görülen boynuzlu dinozor türü olan 9 metre uzunluğundaki Triceratops en çok bilinen türdür. Dinozorlarla birlikte aynı dönemlerde yaşamış olan uçan sürüngenler de vardı. Ancak bunlara dinozor demek çok doğru olmaz. Eudimorphodon ilk uçan sürüngen olarak bilinir. Diğer uçan sürüngenlere oranla oldukça küçüktü. Bu canlının kanat açıklığı 1 metre civarındaydı. Uçan sürüngenler arasında en ünlüsü Pterenedon'dur. Kanat açıklığı 8 metre civarındaydı.

160 milyon yıl kadar önce dinozorlar yer küre üstündeki en geniş hayvan topluluğuydu. Ancak günümüzden 65 milyon yıl önce çok kısa bir sürede tümünün soyları tükendi. Dinozorların neden yok olduğu sorusunun yanıtı yıllarca araştırıldı. Birçok iddia ortaya atıldı. Hem doğal, hem uzayla ilgili bazı teoriler, dinozorların beslenmeleri, üremeleri gibi bazı konularda şartların olumsuzlaşması, ölümcül ve bulaşıcı hastalıklar, iklimde ani değişiklikler, yanardağ patlamaları gibi çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. Ancak bunların hiçbiri bu yok oluşu tam olarak açıklayamıyordu.
1980 yılında, nobel ödüllü fizikçi Luis Alvarez ve oğlu jeolog Walter Alvarez dinozorları bir göktaşının ortadan kaldırdığını ileri sürdü. Alvarezlerin bu görüşü 1985'li yılların sonları ve 1990'lı yılların başlarında bilim çevrelerinde ağırlık kazanmış ve ilerleyen yıllarda da ortak kabul görmüştür. Yapılan araştırmalar da bu görüşü kanıtlar. Bu görüşe göre dinozorların sonu, 65 milyon yıl önce yaklaşık 10 km çapında bir göktaşının Dünya'ya çarpması sonucu gerçekleşmiştir. Bu göktaşı saatte 54.000 km hızla Meksika'nın Yukatan Yarımadası açıklarında dünyaya çarpmış ve çarpma anında 200.000 km3 madde buharlaşmış, erimiş ya da yüzlerce kilometre öteye savrulmuştur. Bu çarpma sonucu canlı türlerinin %70'inden fazlası yok olmuş ve 180 km çapındaki dünyanın en büyük kraterlerinden biri olan Chicxulub krateri meydana gelmiştir. Çarpmanın 100 milyon megaton TNT'ye eşdeğer bir enerji açığa çıkardığı tahmin edilmektedir.

Çarpma sonucu oluşan toz tabakası atmosferi kaplamış, dünya aylar boyunca karanlıkta kalmış, sıcaklık; suyun donma derecesine kadar düşmüş ve asit yağmurları yaşanmıştır. Aylarca süren bu karanlık ve soğuk dönemde bitkilerin fotosentez yapamaması besin zincirini yıkmış ve bu felaketler zinciri de dinozorların sonunu hazırlamıştır. Dünya uzun yıllar boyunca hiç güneş görmeyince buz devri oluşmuş ve dinozorlarda bu sırada ölmüştür. Dinozorları sonuyla ilgili genel kabul gören teori bu. Ama şu da bir gerçek ki, bu sorunun yanıtı hiçbir zaman tam olarak verilemeyecek.

Dünyanın yine aşırı soğuklarla karşılaşmayacağı ne malum, biz de soğuktan yok olabiliriz :)
Tarihin ilk çağlarında yaşadığı varsayılan canlıların varlığı her zaman ilgi duyulan konu olmuştur.